Ad Code

Responsive Advertisement

Doğum Haritasında Yılan Kuyruğu: Ketu

 


Doğum Haritasında Yılan Kuyruğu: Ketu

Bugün Ketu’dan konuşalım…

Ketu ve Rahu aslında aynı varlığın iki parçasıydı. Viṣṇu’nun çakrası ile birbirinden ayrıldılar. Böylece Ketu başsız, Rahu ise sadece baş olan varlıklar hâline geldiler.

Hayal edin: Rahu sadece bir kafa, beyni var ama bedeni yok. Ketu ise tam tersi — sadece beden var, ama kafa yok. Beyni, gözleri, kulakları, ağzı, burnu yok. Ketu’nun tek hissi dokunmadır. Yani bir şeyle temas ettiğinde onu hisseder. Eğer Ketu bir gezegene “dokunuyorsa”, bu çok önemlidir. Aynı boylamda olması bile çok anlamlıdır.

Ketu’nun ellerinde her zaman silah var. Bu, kör bir insanın elinde baston taşımasına benzer. Bastonla önündeki yeri kontrol eder. Ketu’nun ellerindeki bu kılıçlar, önüne ne çıkarsa onun ne olduğunu anlamak içindir. Aynı zamanda retro (geri) hareket eder ve önceki burçlara doğru yönelir. Yani Ketu, geçmişe bakar.

"Ketu" Sanskrit, Telugu veya Malayalam sözlüklerinde genelde şu anlamlara gelir: bayrak, işaret, yükseklerde dalgalanan sembol. Yani Ketu bir yere geldiğinde orayı dönüştürür, oradaki mevcut yapıyı yıkar ve kendi bayrağını diker. Tıpkı bir ordunun fethettiği yere kendi bayrağını dikmesi gibi.

Bazıları Ketu’yu "akılsız" olarak düşünür çünkü beyni yok. Fakat bu tamamen yanlış. Çünkü dünyada öyle durumlar vardır ki sıradan mantıkla çözülemez. İşte orada Ketu devreye girer. Ketu “kutunun dışında düşünmeyi” temsil eder.

Ketu, tüm gezegenlerin beyinlerini birleştirip farklı bir akılla çalışan özel bir enerjidir. Tüm grahalar yani gezegenler (Merkür, Venüs, Mars vs.) görünen ve hareket eden varlıklardır; fakat Ketu onlara göre farklıdır. O hem “görünmez” hem de farklı bir görevle hareket eder.

Ketu öfkelidir, elinde iki kılıç taşır ve dokunduğu her şeyi kesip biçer. Kör olduğu için dostu ve düşmanı ayırt edemez; herkesle kılıcıyla temas kurar. Bu temas genelde acı vericidir, ama anlamlıdır.

Ketu aynı zamanda şu anlamlara da gelir: kuyruklu yıldız, işaret, gösterge. Sürekli “Ben buradayım!” demeye çalışır çünkü göremez ama görülmek ister. Diğerleri onun varlığını fark etsin ister ki çarpışmasınlar.

“Kraṇa” veya “krva” gibi kelimelerle birlikte Ketu; yaratım, yıkım, küllerden yeniden doğuş anlamlarını taşır. Yani bir şeyi yıkıp baştan yaratma gücüdür.

Bir diğer anlamı da “peśa”dır ki bu da “öz” demektir. Ketu, olayların özünü kavrar. Tıpkı Sanaka, Sanandana, Sanatkumāra gibi ruhların doğuştan brahma-jñāna (hakikat bilgisi) ile gelmeleri gibi… Onlar doğar doğmaz hayatın hedefinin kurtuluş (mokṣa) olduğunu bilirlerdi. Ketu da bu yüzden samsāraya (dünya hayatı döngüsüne) girmek istemez. Evlilik, çocuk, aile gibi şeylere mesafeli durur. Ketu’nun amacı maddi dünyadan vazgeçmek ve kurtuluşa ulaşmaktır.

Ketu; şehvet (kāma) ve mala (açgözlülük) gibi maddi arzuları keser. Bu arzuların ilüzyonundan (māyā) kişiyi uzaklaştırır. Ketu, kişiyi karma, krodha, lobha, moha, mada, mātsarya gibi içsel düşmanlardan koparır.

Ketu aynı zamanda āryadır yani “soylu bir kişi”dir. Çünkü maddeye kapılmadan, şehvete düşmeden doğru yolu tercih eder. Ketu, sürekli doğum-ölüm döngüsünü anlamsız görür; onun amacı bu döngüyü kesmek ve doğrudan Allah’a ulaşmaktır. Dolayısıyla Ketu, vazgeçişin gezegenidir.

Āpeśa kökü ise “bir şeyden vazgeçmek” veya “bir şeyi elde etmeye çalışmamak” anlamına gelir. Ketu aynı zamanda iki elini birbirine sürtüp ısı üretmek gibi temasla enerji ortaya çıkarır. Ama bu temas çoğu zaman kesici ve can acıtıcıdır. Çünkü elinde başka araç yoktur. Kör bir adam gibi sadece kılıçla temas kurabilir.

Ancak bu demek değildir ki Ketu kötü bir gezegendir. Hayır, Ketu çok güçlü ve olumlu sonuçlar da verebilir. Örneğin Ketu eğer rakipleri kesiyorsa bu doğrudan bir Rāja Yoga verir. Bu yüzden bir gezegeni sadece “iyi” ya da “kötü” diye tanımlamak doğru değildir. Her gezegenin kendi amacı vardır. Ve Lagna’ya göre bu sonuçlar değişir.

Özetle:

·        Ketu bir işaretçidir.

·        Yıkıp yeniden kurar.

·        Şehvet ve maddecilikten nefret eder.

·        Kurtuluşu ve içsel bilgeliği temsil eder.

·        Kördür ama keskindir.

·        Temasla öğrenir.

·        Her gezegen gibi kaderde önemli bir rol oynar.

·        Bu şu demektir: Bir eşiniz var ve onu mutlu ediyorsunuz. Ya da bir kocanız var ve onu mutlu ediyorsunuz — işte o zaman Jüpiter’iniz iyidir. Çocuklarınız varsa ya da çocuk sahibi olmaya çalışıyorsanız, bu da Jüpiter’in iyi çalıştığına işarettir. Ama eğer bu düzenin dışına çıkıp dünyadan elinizi eteğinizi çekmek (inzivaya çekilmek) istiyorsanız, sizi ilk engelleyecek ya da yere çekecek gezegen Jüpiter olur. Çünkü Jüpiter, açgözlülüğü ve şehveti tekrar devreye sokacak olaylar yaratır.

·        Konuya derinlemesine girerseniz, anlayacaksınız ki Jüpiter aslında sizi tekrar dünyaya bağlamaya çalışan bir enerjidir. Bebek yapmaya, aile kurmaya, geçindirmeye... Çünkü çocuk doğurduğunuzda onları beslemekle yükümlüsünüz. Aç kalmasınlar diye işe gitmek zorundasınız. İşe gitmek para kazandırır, para da aileyi besler. İşte bu Jüpiter’in doğasıdır. Jüpiter zenginlik değil, mutluluk gezegenidir. Eğer ailece bir araya gelip birlikte yemek yiyebiliyorsanız, bu Jüpiter’in iyi olduğunun göstergesidir. Günümüzdeki çalışma düzeninde bu pek mümkün olmasa da, en azından anneniz ya da eşiniz size yemek hazırlayıp yanınıza koyuyorsa ve siz onu işe/sınıfa götürüp yiyorsanız, bu Jüpiter için olumlu bir şeydir.

·        Merkür ne yapar? Merkür size zeka verir. Okulda başarılı olmanızı, üniversite sınavlarında birinci olmanızı, iş görüşmelerinde öne çıkmanızı sağlar. Yani zeka sayesinde iş bulur, para kazanır, ailenizi geçindirirsiniz. Yine aynı döngü. Merkür de aynı sistemin bir parçasıdır.

·        Venüs ise sizi borca sokar. Daha büyük bir araba almak istersiniz, ev almak istersiniz, konfor istersiniz… ve bu sizi borçlandırır. Krediye bağlanırsınız, zincirlenirsiniz, kopamazsınız. Eğer kredi almasanız bile, büyük bir araba alma arzusu bile sizin maddecilik tarafında olduğunuzu gösterir. Bu durumda artık Ketu’nun tarafında olamazsınız.

·        Ketu ise tam tersine hiçbir şeye arzu duymamayı öğretir. Karma yapmamayı, hiçbir şey istememeyi öğretir.

·        Ketu kurnaz olmamayı sever. Özellikle dünyevî anlamda kurnazlığı sevmez. Ama eğer bir kişi bu dünyadan kurtulmak için zekasını kullanıyorsa, işte o tarz zeka Ketu’nun hoşuna gider.

·        Sama “aydınlık” demektir, ve Ketu bir yere geldiğinde oradaki fazla ışığı keser. Çünkü elinde bıçak vardır. Yani Ketu bir gezegene temas ettiğinde, onun parlaklığını “kırpar”. Bu örnekleri vermemin nedeni, bu sembolleri zihninizde canlandırmanız için. Örneğin: rakibiniz çok parlaksa, onunla başa çıkamazsınız. Ama Ketu yanına gelirse, onun parlaklığını azaltır, sizi öne geçirir. Bu da bazen Raja Yoga oluşturabilir.

·        Bu yüzden “Jüpiter-Ketu kavuşumu = kötü yoga” demek büyük bir hata olur. Çünkü bu gezegen kavuşumları aylarca, hatta yıllarca sürebilir. Aynı dakika içinde doğan beş kişide bu kavuşum varsa, hepsi aynı sonucu alacak mı? Tabii ki hayır! Bu yüzden önce Lagna’ya (yükselene) bakılmalı, ardından kombinasyon değerlendirilmeli. Ketu’nun Jüpiter’i kesmesi bazı Lagna’lar için hayırlı da olabilir.

·        Ayāta, “doğmamış” anlamına gelir. Atalarımız dünyada kalamazdı, bu yüzden nesil bıraktılar. Bizler onların devamıyız. Onlar gitti ama biz onların iziyiz. Ketu ise “yeniden doğmamak” fikrini temsil eder.

·        Burada hassas bir nokta var: Ketu aynı zamanda sperm ile de ilişkilidir. Spermin bir başı (Rahu) ve bir kuyruğu (Ketu) vardır. Döllenme sırasında yumurtaya yalnızca baş (Rahu) girer, kuyruk (Ketu) dışarıda kalır. Kuyruk olmadan sperm hareket edemez, ama içeriye sadece baş girer. Bu yüzden Ketu doğmaz, Rahu doğar.

·        Agāyata da yine doğmamak ya da dünyadan elini çekmek anlamına gelir. Rahu maddi dünyaya çok düşkündür; para, arzu, zevk onun işidir. Ketu ise bunların tam tersidir: para, arzu, haz, madde — bunlardan uzak durmak ister.

·        Matsya Avatara, yani “balık enkarnasyonu”, tamamen Ketu ile ilgilidir. Matsya Avatara hikayesi Hindu dinindeki karşılığı “Nuh’un Gemisi” hikayesidir.

Size bu hikayeyi anlatayım…

Bir kral okyanusta dua ederken eline bir küçük balık geçer. O balığı saraya götürür, küçük bir su tankına koyar... (hikâyenin geri kalanını sadeleştirilmiş şekilde anlatacağım)

Bu aslında uzun bir hikâye ve tamamını anlatmak istemiyorum. Kısaca şöyle: Balık bir gün kralın eline geçer. Kral onu küçük bir kaba koyar. Ertesi gün geldiğinde bakar ki balık o kabı tamamen doldurmuş. Balık konuşur ve şöyle der: “Bu kap bana küçük geldi, beni daha büyük bir kaba koy.” Kral onu bir akvaryuma alır. Ertesi gün gelir bakar ki balık akvaryumu da doldurmuş. Yine balık bağırır: “Beni daha da büyük bir yere koy!”

Bu şekilde balık sürekli büyümeye devam eder: küçük kaptan gölete, göletten nehre, nehri de aşar ve sonunda okyanusa ulaşır. En sonunda, okyanusa salıverildiğinde Viṣṇu’nun sûretinde ortaya çıkar ve kralı uyarır:

“Bak, büyük bir tufan geliyor, dünya yok olacak. Yapman gereken şey, yedi ṛṣi’yi (sapta ṛṣi), yani sonraki nesilleri yaratacak yedi kişiyi yanına alman. Ayrıca her türden tohumları da al. Tıpkı Nuh’un Gemisi'nde olduğu gibi her tür canlıyı gemine al. Büyük bir yağmur başlayacak, kıyamet yaşanacak, ben sana yardım edeceğim. Geminle bu tufanı atlatacak ve yeni bir yaratılışa başlayacaksın.”

İşte bu hikâye Ketu’nun temsil ettiği şeydir. Ketu her şeyi yıkar, kıyameti getirir, sonra kendi istediği şekilde yeniden inşa eder. Yani Ketu geldiğinde, o âlemin hükümdarı olur. Ne olacağı tamamen Ketu’nun geçmiş karmalara göre vereceği karara bağlıdır. Çok öngörülemezdir.

Ketu’nun avatârı Matsya Avatâr, adhyātā’sı ise Chitra Guptadır. Chitra Gupta, Yama’nın bir alt kademesinde oturan ilâhî yazıcıdır; kişinin yaptığı her karmayı tek tek kaydeder. Yani Ketu, geçmiş karma kayıtlarının muhafızıdır. Ona göre ya ödül verir ya da ceza. Bu yüzden Ketu’yu düzeltmek ya da yatıştırmak istiyorsanız en iyi yol: iyi amel, açgözlülük ve şehvetten uzak durmaktır. Ketu bunlardan nefret eder.

Brahmaṇa yaratılışı temsil ederken, Chitra Gupta yıkımı temsil eder. Ketu da önce yıkar, sonra yeniden yaratır.

Ketu dışarıdan “spiritüel gezegen” gibi görünse de, gerçekte yaptığı şey şudur:
Maddiyattan keser. Ruhaniyete gidip gitmemek kişiye kalmıştır.

Yani eğer birinin Ketu’su çok aktifse, o kişi birdenbire işini bırakmak, ailesini terk etmek, inzivaya çekilmek isteyebilir. Bu karar çoğu zaman düşünmeden, anlık dürtüyle olur. Çünkü Ketu beyin kullanmaz, zaten kafası yoktur. Normal düşünce süreciyle işlemez.

Ketu’nun dünyasında konuşmak, görmek, duymak yoktur. Sadece dokunma hissi vardır ama onu da nadiren kullanır; çünkü korkar. Kime dokunsa düşman çıkabilir diye temas etmekten çekinir. Bu yüzden geri çekilir, yalnız kalmak ister.

Ve şunu da unutmayın:
Ketu nereye giderse bayrağını diker ve oraya hükmetmeye başlar.
Bu iyi de olabilir, kötü de olabilir ya da karmaşık sonuçlar doğurabilir. Tüm gezegenlerde olduğu gibi…

Ketu  tüm gezegenleri aşağı çekmek ve “Benim yoluma girin” demek ister. “Bu kişi iş yapmasın, zengin olmasın, dünyadan vazgeçsin” der.

Sonuç olarak:

·        Ketu delusion (yanılsama) verir,

·        Kişi sürekli koşar ama nereye gittiğini bilmez,

·        Her şeyi terk eder, bir göçebe gibi yaşar.

Ketu, herkesten çekilir. İnsanlarla görüşmek istemez. Yalnız kalmak ister.

Chitrā: Ketu, çok tuhaf ve olağanüstü şeyleri yönetir. "Chitra" kelimesi, garip renk veya olağandışı şey demektir. Dünyada “Bu nasıl mümkün olur?”, “Bu bir mucize!” dediğimiz her şeyi Ketu yönetir. Bu hem iyi hem de kötü olabilir.

Ketu’nun cinsiyeti nötr olarak kabul edilir; fakat D7 (Saptaṁśa) haritasında genellikle kadın olarak değerlendirilir. Statüsü ise göçebe, zahid, münzevî, tapasya yapan kişi, yani dünyaya karşı ilgisiz biridir. Maddi dünyanın ne halde olduğuyla ilgilenmez.

Ketu’nun baskın niteliği tamasik guṇadır. Yani önce kaos ve çöküş getirir, ardından sıfırdan yeniden inşa eder. Bu yeniden inşa sürecinde sattvik yön devreye girer.
Örneğin: Uzun yıllar boyunca para kazanmış birine aniden parasızlık verir. Saygınlığı elinden alınır. Ve ona şöyle der:

“İşte maddi dünyanın gerçeği bu! Neden bu kadar umursuyorsun? Her şeyi bırak ve inzivaya çekil.”

Ketu’nun etkisindeki kişi konuşmayı sevmez. Konuşursa da hep felsefe konuşur. Sanskrit’te bu "Vedānta" olarak geçer.
Vedānta’nın özü şudur:

“Sen beden değilsin. Beden sadece geçici bir kimliktir. Asıl olan ātmā (ruh)’dır. Ve onun amacı kurtuluş.”

Yani sen bu dünyada baba, anne, kardeş, dede gibi roller üstlensen de aslında bunların hiçbiri gerçek sen değilsin. Senin gerçek kimliğin ruhundur. Ketu buna inanır. Ketu dinlere değil, doğrudan kurtuluşa (mokṣa) inanır. Çünkü tüm dinlerde kurtuluş vardır, bu yüzden “din farkı”na inanmaz.

Dātu (element) temsili yoktur.
Yurt (yer, mekân) temsili de yoktur.
Ama bazı yajña (kurban) ve krallıklarla ilişkilendirilebilir.

Vimshottari sistemine göre Ketu’nun yönettiği üç nakshatra:

·        Ashwini,

·        Maghā,

·        Mūla
Bunların hepsi ateş elementi burçlarda yer alır. Bu da Ketu’nun agresif olduğunu gösterir.

Ateş hem öfke hem de tutku anlamına gelir. Örneğin midenizde "açlık ateşi" varsa, bu sizi harekete geçirir.

“Dilensin, çalsın, çalışsın – bir şekilde karnını doyur.”
Ketu da tam olarak bu felsefeyle çalışır. Sizi ya başarıya ulaştırır ya da tüm sisteminizi kesip sizi tasavvufî kurtuluşa yönlendirir.

Yön gücü (dik bala) Ketu’da yoktur. Çünkü başı yoktur. Dolayısıyla yön kavramı da yoktur. Ne gücü vardır ne de güç kaybı.

Bazı sistemlerde Ketu’nun doğduğu nakshatra "Ravati" olarak kabul edilir ve buna göre onun Mūlatrikoṇa burcu Balık (Pisces) olarak düşünülür. Çünkü:

·        Balık burcu son burçtur,

·        Kurtuluşun burcudur,

·        Tamamen okyanus ile kaplıdır, toprak yoktur.

Toprak neyi simgeler? Zenginliği (maddiyatı). Sanskrit’te "arth" kelimesi hem "dünya" hem de "para" anlamına gelir. Eğer dünyadan çıkarsanız, para işe yaramaz. Uzaya çıkarsanız altının, elmasın bir anlamı yoktur. Para sadece dünyada geçerlidir.

O yüzden Balık burcunun sonunda toprak yoktur, sadece okyanus vardır. Bu da yeniden yaratılışın başlangıcıdır. Çünkü:

·        Başlangıçta sadece su vardı,

·        Sonra kara çıktı,

·        Balık (Matsya) yaratıldı,

·        Ardından kara yaşamı başladı (Darwin teorisiyle de uyuşur).

Merkür, bu dünyaya ait olduğu için Balık’ta düşüktür (debile). Çünkü:

“Toprak yok, ben işimi nasıl yapayım?”
Çünkü Merkür bir tüccardır.
Ama Venüs, yaratımın elementi olarak Balık’ta yücelir (exalted). Çünkü yeni yaratılış başlamak üzeredir.

Ketu’nun diğer bazı işaretleri ve sembolleri:

·        Tıp ile ilgilidir, sağlıkçılarla bağ kurabilir.

·        Köpek, erkek tavuk (horoz),

·        Akbaba (leş yiyici kuşlar) — çünkü bunlar da ölüm ve dönüşüm ile ilgilidir.

·        Kurtuluş, tapınak ziyareti, kutsal nehirlerde yıkanma,

·        Büyük manevî riyazatlar (penance),

·        Rüzgârla ilgili hastalıklar,

·        Avcılarla arkadaşlık — çünkü Ketu sistematik çalışmaya inanmaz, anarşiktir.

Yani:

“Kimin ne yaptığı umurumda değil. Herkes istediğini yapabilir. Asil ya da serseri fark etmez.”

Ketu’nun takipçileri böyle düşünür. O yüzden Ketu bir prens bile olsa, sistem dışı davranır.

Ketu gider ve avcılarla konuşur. Onun düşüncesi şudur:

“Allah’ın huzurunda herkes eşittir. Neden sınıf farkı olsun? Fakir, zengin diye bir ayrım neden var?”

O, sosyal sınıflara, toplumsal hiyerarşilere inanmaz. Bu bakış açısı ne Merkür’ün mantığına, ne de Rahu’nun arzusuna benzer. Ketu tamamen bunun dışındadır.

Zenginlik elde etmek de Ketu’nun etkisiyle olabilir. Aslında bütün gezegenler zenginlik verebilir. Ama Ketu bunu bambaşka yollarla verir.

Ketu aynı zamanda:

·        Taşlar (mücevher etkileri),

·        Yaralar,

·        Mantra-şastra,

·        Ve özellikle zihin kararsızlığı gibi şeyleri temsil eder.

Ketu size bir problem verecekse, bu genellikle zihinsel dengesizliktir — sürekli değişen, kararsız düşünceler. Bu durum Ayda da görülür. Çünkü Ay’ın düşük olduğu yer Akrep burcudur, yani Ketu’nun alanı. Zihnin kararsızlığı hem Ay’a hem de Ketu’ya aittir.

Ketu, ağız olmadığından dolayı mide rahatsızlıkları ve göz hastalıkları da verir. Gözleri, kulakları yoktur — kimseyi dinlemez, kendine göre yaşar. Serttir, inatçıdır, taviz vermez.

Ketu bazen de aptallık gibi algılanır. Fakat burada kastedilen, düşünmeden hareket etmek değil; tam tersine, alışılmadık düşünme tarzıdır.

Örneğin: 100 kişiden 99’u aynı şeyi söylerken, Ketu bambaşka bir şey söyler.

Bu düşünce bazen “aptalca” gibi algılansa da, aslında soruna gerçek çözüm olabilir. Çünkü:

“Başarılı insanlar farklı şeyler yapmaz, sıradan işleri farklı yapar.”

İşte Ketu böyle biridir.

O, sıradışı düşünür. Aynı konuyu herkes gibi değil, kendi yöntemleriyle çözer. Bu da onu modern dünyada oldukça değerli hâle getirir.

Ketu’nun ilgi alanları:

·        Biyoloji,

·        Sperm ve döllenme süreci,

·        Mikroorganizmalar,

·        Mikrobiyoloji,

·        Ultrasonik sesler, kızılötesi ve morötesi ışınlar gibi çıplak gözle görülmeyen şeylerdir.

Bu tarz alanlarda doğuştan anlayış ve kavrayış yeteneği olur.

Ketu’nun ağzı olmadığından dolayı, onun için en iyi telafi uygulaması (remedy):

Sessizlik orucu (maun vrat) tutmaktır.
Özellikle Ketu’nun yerleştiği burcun yöneticisinin günü seçilerek sessiz kalınırsa, Ketu yatışır.

Ketu’nun özü Vedānta’dır.
Yani:

·        Felsefe,

·        Ruhsal hakikat,

·        Bedenin boşluğu,

·        Kurtuluşun gerekliliği.

Fakat ilginçtir ki, Ketu aynı zamanda lüksü de verebilir. Yani sizi zengin de yapabilir.

Ama bu lüksle imtihan da olabilir. Çünkü Ketu’nun amacı:

Kāma (şehvet), Krodha (öfke), Lobha (açgözlülük), Moha (aldanış), Mada (kibir), Mātsarya (kıskançlık) gibi arzulardan sizi koparmaktır.

Vücut bu isteklerle yanıp tutuşur. “Neden fakirim?”, “Neden ceza çekiyorum?” der. Ketu ise sizi bu noktaya iter ve izler:

“Sen nasıl tepki vereceksin?”

Dolayısıyla 8. ev, bu arzuların sınandığı evdir. Her ne kadar 6. ev şer ve düşmanlıkları gösterse de, 8. ev bunların sürekli etkisini taşır.

Eğer kişi Ketu’nun getirdiği şeyleri kabullenirse:

“Hiç param yok, umurumda değil.”

İşte o zaman mutluluğu bulur. Ama sürekli şikâyet ederse, ızdırap artar. Ketu der ki:

“Param yok ama çok mutluyum. Hırsızlık da olmaz. Kimse benden bir şey çalamaz.”

Başkaları bu düşünceye şaşırır:

“Bu nasıl düşünce tarzı böyle?”

İşte bu, Ketu’nun düşünce biçimidir.

Ayrıca Ketu’nun yemekle ilişkisi yoktur. Çünkü ağzı yoktur, dolayısıyla yemez ve yemeye de istek duymaz.

Bu kişi çok az yer. Çok fazla yemek istemez. İçinden şöyle düşünür:

“Ben bu kadarını hak etmiyorum. Az yiyeyim ki başkaları da yesin.”

Bu, zühd ve fedakârlık anlayışıdır.

Bazı metinler Ketu’yu “babanın babası” olarak kabul etse de, ben Ketu’yu annenin babası, yani anne tarafından dede olarak değerlendiriyorum.
Baba tarafı dede için Rahu’yu kullanıyorum.
Bu benim tecrübemle sabittir. Elbette başkaları farklı düşünebilir.

Diken (thorn): Ketu diken gibidir. Eskiden insanlar yalınayak yürürdü. Ayağınıza bir diken battığında:

  • Yürüyemezsiniz.
  • Durmak zorunda kalırsınız.
  • Önce dikeni çıkarmanız gerekir.
  • Sonra da ders alırsınız:

"Demek bu yolda diken varmış, ya yavaş gitmeliyim ya da başka yol seçmeliyim."

Ketu sizi durdurur, düşündürür, yön değiştirmenizi sağlar. İşte gerçek dönüşüm budur.

Hastalıklar:

  • Ketu mideyle (peptik ülser, onikiparmak bağırsağı, çıbanlar)
  • Göz hastalıklarıyla,
  • Çiçek hastalığı gibi ağır hastalıklarla da ilgilidir.

Çünkü Ketu’nun ağzı yoktur, bu yüzden sindirim sistemi zayıftır.
Gözleri ve kulakları da yoktur, bu yüzden kimseyi duymaz, görmez, umursamaz. Çok katı, inatçı, dik başlıdır.

Ketu’nun sembolleri:

  • Şiva’nın hizmetkârı (Gaṇa),
  • Boynuzlu hayvanlar,
  • Hapisten çıkma / cezadan kurtulma,
  • Düşük kastlarla ilişki

(Sudra = düşünce yapısı farklı kişi, kast değil),

  • Karşı düşünce, topluma aykırı hareket.

Son sorular ve cevaplar

– Soru: Ketu retro (geri) hareket ediyorsa bayrağı nereye diker?

– Cevap:
Ketu bayrağını bulunduğu eve diker.
Ama çalıştığı alan önceki evdir.
Örneğin:
Ketu 12. evdeyse, bayrak orada, ama 11. evdeki arzuları yok eder.

11. ev = arzuların gerçekleşmesi → Ketu bunu keser.
12. ev = moksha, kurtuluş → Ketu burada hüküm sürer.

– Soru:
Rahu kötüyse, Ketu iyi olur mu?

– Cevap:

Hayır. Hiçbir gezegen mutlak “iyi” ya da “kötü” değildir.

  • Her gezegen hem iyi hem kötü sonuç verir.
  • Bu daśā zamanına ve karmik duruma bağlıdır.

Bir kişi 18 yıl Rahu daśā geçirir.
Sadece kötü şeyler olsa bu kabul edilmez olurdu.
Ama öyle değil — hem iyi hem kötü olaylar olur.

– Soru:
Jüpiter aile ve çocukları temsil ediyorsa, Ketu bunun zıttı mı?

– Cevap:
Hayır. Ketu aslında Jüpiter’in mürididir.
Bu yüzden 9. evde yücelir (exalted).

Yani Ketu hem aileyi teşvik edebilir hem de yıkabilir.

Jüpiter görevini tamamladıktan sonra, Ketu şöyle der:

“Artık aile kuruldu, çocuklar evlendi… Şimdi kurtuluşa hazır mısın?”

Çünkü Ketu hayatın son safhasında aktifleşir.

– Guru Chāndāla Yoga hakkında

Ketu ve Jüpiter kavuşumuna bazen “guru chāndāla yoga” denir.
Fakat bu her zaman kötü değildir.

Eski zamanlarda:

  • Herkes babasının mesleğini sürdürmek zorundaydı.
  • Sistem buydu.
  • Ketu ve Rahu bu sisteme karşı çıkan devrimci figürlerdir.

– Pitra Doṣa ve 5.–9. ev:
Bazı klasikler 5. ve 9. evlerde “ataların laneti” (pitra doṣa) olduğunu söyler.
Aslında bu şudur:

“Babanın yolunu inkâr ediyorsan bu evlerde çarpışmalar olur.”

Ama günümüzde:

  • Kimse babasının mesleğini yapmıyor.
  • Herkes meslek değiştiriyor.

Bu da bir tür devrimci düşünce ve Rahu–Ketu etkisidir.

Umarım faydalı olmuşumdur

Yıldızlara Fısıldayan Kadın

Post a Comment

0 Comments

Close Menu